“Trump yönetimi söz konusu olduğunda öngörülerde bulunmak güç” diyen Doç. Dr. Tolga Demiryol, ABD-Çin ticaret savaşında yaşanabilecek gelişmeleri değerlendirerek, “Trump kaynaklı belirsizliği bir kenara koyacak olursak, hem ABD-Çin küresel rekabetinin yapısı hem de iki aktörün iç siyaset dinamikleri, ekonomik çatışmaların artacağı bir senaryoya işaret ediyor” yorumunu yaptı.
“WASHİNGTON’DA ENDİŞEYLE KARŞILANIYOR”
Günümüzde büyük güçler arasındaki rekabetin askeri alandan ekonomik düzleme kaydığını vurgulayan Tolga Demiryol, Çin’in ekonomik gücün araçsallaştırılmasına dayalı jeoekonomik bir stratejisi olduğu ve bu stratejinin çerçevesini Kuşak ve Yol Girişimi’nin oluşturduğunu belirtti. Demiryol, finanse ettiği dev altyapı projeleri ve imzaladığı ticaret anlaşmalarıyla Çin’in, Asya’dan Kuzey Afrika ve Avrupa’ya onlarca ülke ile asimetrik ekonomik bağını güçlendirdiğini ve Çin merkezli bir bölgelerarası ekonomik entegrasyon modelinin temelini attığını söyledi.
Kuşak ve Yol Girişimi’nin ABD’nin Çin’e yönelik tehdit algısını doğrudan şekillendirdiğini ifade eden Demiryol şunları aktardı:
“Avusturalya’dan İsrail’e pek çok ABD müttefikinin Çin’in öncülüğünde kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankasına kurucu üye olmaları ve kimi AB ülkelerinin Çin ile imzaladığı iş birliği anlaşmaları, Washington’da endişeyle karşılanıyor. Çin’in Kuşak ve Yol projelerine sağladığı finansmanın aslında bir “borç tuzağı” olduğu ve Sri Lanka, Cibuti ve Pakistan gibi ülkeleri bütünüyle Çin’e bağımlı hale getirdiği iddiası ABD’de en üst düzeyde dile getiriliyor. Öte yandan, ABD’nin Çin’e yönelik kapsamlı bir ekonomik karşı strateji geliştirebildiğini söylemek zor. Washington’ın şu anda Kuşak ve Yol ile rekabet edebilecek bir girişime ayıracak kaynağı yok. Zaten Trump’ın ‘Önce Amerika’ siyaseti bu tür bir kaynak aktarımına imkân vermiyor. Dolayısıyla Trump yönetimi bir anlamda Çin’in ustası olduğu jeoekonomik yaklaşımı benimseyerek ticaret politikası yoluyla Çin üzerinde baskı kurmaya çalışıyor.”
“RÜZGAR ŞAHİNLERDEN YANA”
ABD-Çin ticaret savaşının her iki ülkenin iç politika dinamikleriyle de yakın ilgisi olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Tolga Demiryol, “Trump’ın dış ticaret açığını azaltma ve üretimi canlandırma vaadi geniş seçmen kesimlerinde karşılık buldu. Tabii gerçekler farklı. ABD ticaret açığı 2018’de 621 milyar dolar ile son 10 yılın en yüksek seviyesine çıktı. 2020 başkanlık seçimlerine giden yolda ticaret savaşları Trump’ın popülist söyleminin ana unsuru. Yine de ABD’nin Çin politikasını bütünüyle Trump’a endekslemek doğru olmaz. Obama’nın uzlaşmacı Çin politikalarının ardından, Amerikan siyasetinde rüzgâr bir süredir şahinlerden yana. Kongre’de ve güvenlik bürokrasisinde ABD için bir numaralı tehdidin Çin olduğu görüşü ağırlık kazanıyor. Hatta Demokratik Parti’nin başkan adaylarının pek çoğu, Trump’ın ticaret politikasını eleştirmekle beraber, Çin’e yönelik sert bir söyleme sahip” diye konuştu.
Çin dış politikasında Deng Xiaoping döneminden beri süregelen temkinli yaklaşımın mevcut Devlet Başkanı Xi tarafından erken terk edildiği eleştirileri ve Kuşak ve Yol Girişiminin finansal sürdürülebilirliğini sorgulayan seslerin Çin kamuoyunda daha sık duyulmaya başladığını hatırlatan Doç. Dr. Demiryol, “Xi, Trump’ın tavrını öngöremediği ve krizi iyi yönetemediği için eleştiriliyor. Bir taraftan da ekonomik milliyetçilik yükselişte. Bu koşullarda Xi’nin ticaret politikasında ABD karşısında zafiyet göstermesinin siyasi maliyeti yüksek olur. Dolayısıyla ileriki dönemde ABD’nin hamlelerine Çin’in artan bir sertlikte yanıt vermesi şaşırtıcı olmaz” ifadelerini kullandı.
“ÖNGÖRÜLEBİLİR BİR GELECEKTE SONLANMAZ”
“Bu savaşın bir kazananı olur mu, kestirmek zor” diyen Doç. Dr. Tolga Demiryol, “Çin, ABD şirketlerinin Çin’deki faaliyetlerini kısıtlamak, rezervlerdeki ABD tahvillerini yüksek miktarda satmak, stratejik maden ihracatını sınırlamak gibi henüz kullanmadığı bazı ekonomik enstrümanları devreye sokarak ABD’yi zor durumda bırakabilir. Ticaret savaşlarının maliyeti seçmene yansıdığı ölçüde, Amerikan hükümetinin manevra alanı daralacaktır. Çin’in en büyük handikabı ise 27 yılın en düşük seviyesine gerileyen ekonomik büyüme hızı. Çin’de herkesin, özellikle de Xi’nin, kaderi ekonomik büyümenin devamına bağlı. Hem ABD-Çin rekabeti hem de iç politika dinamikleri ticaret savaşlarının öngörülebilir gelecekte sonlanmayacağı sinyalini veriyor. Mevcut tıkanıklık aşılsa dahi, benzer krizlerin yaşanması olası” şeklinde konuştu.