Türk siyasetinde darbımesel haline gelmiş meşhur bir söz vardır; ‘parti kurmak turşu kurmaktan kolaydır’ diye.
Bu sözün esası, Türk sosyalist hareketinin önemli isimlerinden Hikmet Kıvılcımlı’ya aittir ve “Parti kurmak turşu kurmaya benzemez” şeklindedir. Ancak zamanla, ‘parti kurmak turşu kurmaktan kolaydır’ haline dönüştü.
Türkiye’de çok sık parti kurulduğunu, siyaset tarihinin adeta parti çöplüğüne döndüğünü dikkate alırsak pek haksız da sayılmaz bu söz.
Parti kurmanın bu derece kolay olmasına karşın kurulan partiyi ayakta tutmanın ve vatandaştan oy almanın zorluğunu sanırım en iyi siyasetçiler bilir. Buna rağmen lider olmanın cazibesi ve Türkiye’yi yönetme hayali; pek çok ismi konforlu hayatından alıkoyup siyasetin zorlu yollarına sürüklüyor
Bu kervana son katılan, bugün DEVA Partisi’ni kurup lansmanını yapan Ali Babacan oldu.
Babacan, uzun süredir konuşulan ve hatta biraz kurdu/kuracak bıkkınlığa yol açan partisini nihayet kurdu. Yeni bir siyasi hareketin doğuşuna tanıklık etme adına bir gazeteci olarak tanıtım toplantısını ben de takip ettim.
Kulağa hoş gelen söylemler vardı, ancak insanların asıl merak ettiği yeni partinin ve Babacan’ın eylemlerinin ne olacağı, onu da zaman gösterecek.
Uzun bir konuşma yapan Babacan, ara ara kendi dönemindeki ekonomik yapıya atıfta bulunup, dikkat çektiği ancak ikna edemediği orta gelir tuzağına vurgu yaptı.
Partisinin yol haritasını ve gelecek projeksiyonunu anlatırken de sık sık özgürlüklerden, israftan, hak ve adalet kavramlarından bahsetti.
Konuşması boyunca en çok hoşuma giden, siyasetin bir uzlaşı sanatı olduğuna ve her ne olursa olsun siyasi nezaketi elden bırakmayacaklarına dair söylemleri oldu.
Kısaca günümüzde eleştiri konusu olan gündemler etrafında döndü. Tanıtım programında yaptığı uzun konuşmanın yorumlarını bir süre farklı ağızlardan dinleyeceğiz, buraya takılıp konuyu uzatmayayım.
Babacan’ı bekleyen yol bir hayli zor ve meşakkatli.
Zira Türk siyasetinin adeta ‘değişmez kuralı, isimsiz yasasıdır’: Ana gövdeden kopan siyasi partilerin ömrü kısa oluyor. Güçlü kadrolar, simge isimler ve iddialı liderler de bu kuralı değiştiremiyor.
Çok partili hayata geçildiği günden beri, bir çok örnek saymak mümkün.
Zihin tazeleme açısından birkaç örnek vereyim. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından Demokrat Parti’nin yerine kurulan Adalet Partisi dönemindeki büyük kopuşlar siyaset tarihi açısından önem taşır. Süleyman Demirel’e karşı Celal Bayar’ın perde arkasından yönlendirmesiyle kurulan Demokratik Parti, dönemin Meclis Başkanı Ferruh Bozbeyli liderliğinde, Saadettin Bilgiç, Adnan Menderes’in avukatı Talat Asal ve oğulları Yüksel ve Mutlu Menderes’e rağmen başarı sağlayamadı.
Aynı son, CHP’de İsmet Paşa’nın ardından müstakbel lider olarak görülen Turhan Feyzioğlu tarafından 1972 yılında kurulan Cumhuriyetçi Güven Partisi için de geçerlidir.
Türk siyasetinin çalkantılı yılları olan 1960 ile 1980 arasında ana gövdeden koparak kurulan pek çok parti, kısa sürede siyasi hayattan silindi.
Daha yakın siyasi döneme bakacak olursak; Muhsin Yazıcıoğlu liderliğinde kurulan BBP, Aydın Menderes’in Büyük Değişim Partisi, Hasan Celal Güzel tarafından kurulan YDP, Yusuf Özal’ın Yeni Parti’si, Tuğrul Türkeş’in Aydınlık Türkiye Partisi, İsmail Cem’in Yeni Türkiye Partisi bunlardan bazıları. Numan Kurtulmuş liderliğinde kurulan HAS Parti’yi ayrıca zikretmek gerekiyor. Hüsamattin Cindoruk, Mehmet Ali Bayar, Abdullatif Şener, Sadettin Tantan ve İdris Naim Şahin’in bugün adını bile hatırlamadığımız partileri de bir dönem bazıları için umut olmuştu.
Şimdi de Türk siyasetinin tartışmasız en önemli siyasi hareketi olan AK Parti’nin içinden, Davutoğlu ve Ali Babacan liderliğinde iki yeni parti çıktı.
Ali Babacan, siyasete girdiği ilk günden beri saygı duyulan bir isim oldu. 2002’de AK Parti’nin en genç kabine üyesiydi. Gençliği nedeniyle, ‘Bebecan’ diye de anıldı.
30’lu yaşlarda Türk ekonomisinin yükünü omuzladı. Hakkını vermek lazım, onun ekonominin dümeninde olduğu dönemler Türk ekonomisinin en başarılı yıllarıydı.
Şimdi zorlu bir yolculuğa çıktı.
Parti lideri olmak ekonomi yönetmeye benziyor mu göreceğiz.
Ben çok daha zor olduğunu düşünüyorum.
Partinin kuruluş aşamasında, perde arkasındaki isim olan Abdullah Gül ile kırgınlıklar yaşandığı kulislere yansıdı. Gül’ün önerdiği pek çok ismin Ali Babacan tarafından reddedildiği, bu nedenle Gül’ün mesafe koyduğu biliniyor.
Eski Bakanlardan Hüseyin Çelik’in Gül ile birlikte siyasi parti çalışması yaptığı ancak Ali Babacan’ın sıcak bakmaması nedeniyle bu oluşumda yer almadığı biliniyor.
Diğer önemli bir isim ise Haşim Kılıç. Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Kılıç, Abdullah Gül ile siyasi yolculuğa çıkmaya çok hevesliydi. Gül’ün lider olmamaya karar vermesinin ardından Babacan’ın partisine katılması bekleniyordu. Ancak olmadı. Belli ki perde arkasında pek çok kriz yaşanmış.
Aynı şekilde tüzük çalışmalarında yer aldığı bilinen Beşir Atalay’ın kurucu olmaması çok dikkat çekici. Samsun Bağımsız Milletvekili Erhan Usta’nın ismi de uzun süre Babacan ile birlikte anıldı. Ancak o da partide yer almadı.
Özetle daha kuruluş aşamasında pek çok kriz yaşandığı görülüyor.
Tüm bu yaşananlar parti kurmanın zorluğunu, önemli görevlerde bulunan insanları bir arada tutmanın güçlüğünü gösteriyor.
Bütün bunlara rağmen Babacan’a ekonomideki başarıları nedeniyle toplumun bir kredi açtığı kesin.
Kadrosunu önemli bir bölümünü eski siyasetçiler yerine yeni isimlerden oluşturması da takdir edilen bir durum.
Kadrosunda, AK Parti’nin ekonomik başarılarında imzası olan önemli bürokratlar var.
Bunlardan şüphesiz en önemlisi eski Hazine Müsteşarı Halil İbrahim Çanakçı.
DEVA Partisi’nde, bürokrasiden, siyaset dünyasından pek çok önemli isim yer aldı. Milliyetçi camianın simge ismi Ramiz Ongun’u unutmamak gerekiyor.
Ali Babacan’ın bakanlar kurulunda iken birlikte çalıştığı eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, eski Sanayi Bakanı Nihat Ergün, eski Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf kurucular listesinde yer aldı.
Mustafa Nuri Akbulut, Abdürrahim Aksoy, Kerem Altun, Mehmet Emin Ekmen, Hasan Karal, Metin Kaşıkoğlu, Ali İhsan Merdanoğlu, Hatice Dudu Özkal, İdris Şahin, Ahmet Faruk Ünsal, Abdurrahman Müfit Yetkin ve Medeni Yılmaz, AK Parti’de siyaset yapmış tecrübeli isimler şüphesiz.
Ancak Türkiye’de siyasi partinin başarısı, kadrodan çok lider merkezlidir. Bunun en iyi örneği de AK Parti’dir.
AK Parti’yi, Recep Tayyip Erdoğan’ın karizmatik liderliğinin taşıdığı, geniş kitlelerin partiden çok lidere oy verdiği çıplak bir gerçek.
Ali Babacan ise hep bir siyasetçiden çok, başarılı bir bürokrat profili çizdi. Hala da zihinlerdeki algısı bu şekilde.
Parti lideri Babacan’ın performansını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak Erdoğan’ın karizması karşısında liderlik sorununu daha çok yaşayacağı tartışmasız.